top of page
Ara
  • yukselbegum1

Bağlanma Üzerine

Hepimizin bağlandığı bir nesne bulunur. Bazen bu bir kişi, bir okul, iş ve daha nicesi formundadır. John Bowlby tarafından ortaya koyulan bağlanma kuramı temelini insan olarak içgüdüsel biçimde bir nesne arayışında bulunmamız gerçeğinden alır. Bebek dünyaya ilk geldiği andan itibaren (ki bazen daha da öncesinden, anne karnından başlayarak) ilişki kurmaya adım atar. İlk aylarda (yaklaşık 3 ay civarı) nesnelerde belirgin bir ayrıma gitmezken yine de içgüdüsel olarak bir tarafı anneye daha yakındır. Onun kokusunu, sesini tanır ve içsel olarak ona yönlenir. Bowlby anne-çocuk arasındaki bağlanma ilişkisini ‘sağlıklı’ gelişimin ve ileride çocuğun bir yetişkin olarak kurduğu ilişkilerin odak noktasına koyar. Anne ve bebek doğumdan itibaren karşılıklı olarak bağlanmanın gerçekleşmesi yönünde birtakım davranışlar ortaya koyar. Bu davranışlar:

• Bebeğin anneye yöneldiği davranışlar (Gülümseme, çağırma, tutma, çekme, ağlama vb.) • Annenin bebekle iletişimi başlattığı davranışlar (Ne hissettiğini sorma, yanına gidip oyun oynama vb.) • Bebeğin ayrılma durumunda sergilediği davranışlar (Huzursuzluk, kayıtsızlık vb.) • Bebeğin keşfe yönelik davranışları (Bebeğin çevresiyle ilişkilenmesi, dikkatini farklı ilişkilere/nesnelere yönlendirebilmesi) • Bebeğin geri çekilme/korku dolu davranışları (Özellikle bir yabancının bulunduğu ortamda bebeğin gösterdiği davranış paternleri).

Bağlanma kuramı anne-çocuk arasındaki bu davranışların gözlemlenmesi üzerine kurulmuştur ve bu bağlamda anne-çocuk arasında oluşan 3 bağlanma stili tariflenir:

• Güvenli bağlanma: Annenin güvenli baz fonksiyonu gösterdiği, çocuğun ise genel anlamda dış dünyasını keşfe açık olduğu, ayrılık sonrası daha az ağladığı ve annenin dönüşüyle neşelendiği bağlanma stili. • Kaçıngan Bağlanma: Anne uzaklaştığında veya yakınlaştığında herhangi bir tepki göstermeyen, fiziksel temasla rahatlayamayan ancak temas kesildiğinde hızlıca teması talep edip vazgeçen çocuğun olduğu stil. • Kaygılı-Dirençli Bağlanma: Kaçıngan bağlanmaya kıyasla daha fazla temas talep eden, ayrılmaya karşı yoğun tepki gösteren ve anne geri döndüğünde kolayca sakinleşemeyen çocuğun olduğu stil.

Bağlanmanın ardından ne gelir?

Ayrılığın gerçekleşebilmesi için önce bağlanmanın gerçekleşmesi gerekir. Tüm bağlanmalar öyle ya da böyle bir ayrılıkla son bulur. Bu ayrılık bazen bir ölümdür, bazen bir terk ediş, bir mezuniyet, terfi veya çok sevdiğimiz bir nesnenin kaybıdır. Yine bağlanma kuramı göz önünde bulundurulduğunda ayrılık sonrası yaşadığımız durumlar (Oldukça öznel olmakla birlikte) aşağıdaki gibi sıralanabilir:

• İlk aşama ‘Protesto’ etmektir. Bir cümleyle ifade etmek gerekirse ‘O bana dönecek, gitmedi’ ve bu cümleye eşlik eden davranışlar. Kıskandırmalar, arayışlar, tehditler ve daha şirince de olsa kaybedilenin geri döndürülmesi için yapılan şeyler. Eğer kaybedilen bir kişiyse ve bu kişi tekrar o ilişki bağlamına dönerse belirtilen protesto davranışları süregelen ilişkisel testlere dönebilir. ‘Bakalım beni terk edecek misin?’ diyerek içinde bulunulan davranışlar, söylemler, var olan bağı test etme çabaları artabilir.

• Protesto aşaması geçildiğinde yerini ‘Umutsuzluk’ aşamasına bırakır. Nesnenin kaybedildiğine ve geri dönmeyeceğine dair düşünce burada başlar. Geri çağırmaya dair çabalar azalır ve bazen de kaybolur. Yoğun bir yas ve eşlik eden depresyon ve bazen de eşlik eden içe çekilme durumu gözlenir.

• Son aşamamız ise ‘Ayrılık’tır. Bir nevi kabul diyebiliriz. Kayıpla ilişkili yoğun duygular azalır, diğerlerine ve çevreye karşı olan ilgi artar. O bağı bırakmak diyebiliriz.

Ayrılmak için önce bağlanmak gerekir.




19 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Post: Blog2_Post
bottom of page